Anneye Bağımlı Çocuklar
Bebek Dünyaya gelme hazırlığı içinde göbek bağından anneye bağlıdır. Doğumun gerçekleşmesi ile göbek bağı yerini meme ucuna bırakır. Dünyaya gelmesi ile birlikte sadece meme ucundan bağlı olmak da yetmez, duygusal olarak da anne ile kurduğu bağ, temel güven duygusunun oluşması yani özgüvenli, özsaygısı yerinde bir kimlik yapısının temellerini oluşturabilmesi için son derece önemlidir. Yaşamın ilk yılını işaret eden bu dönemde;
bebeğin fiziksel ve duygusal ihtiyaçlarının zamanında karşılanması,
mümkünse bakımını belirli kişilerin üstlenmesi ve bu kişinin/kişilerin sıklıkla değişmemesi,
bebek ile konuşmak, ona seslenmek, iletişimde olmak,
bebeğe dokunmak,
6 ay itibarı ile annenin babayı referans göstermesi ve baba ile de iletişime geçmesi için önayak olması,
bebek el sallamayı, hoş çakal yapmayı öğrendiği zaman kısa sürelerde bebekten ayrılma ve buluşma zamanları düzenlenmesi bir sonraki bağımsızlaşma basamağına sağlıklı geçişi kolaylaştırır.
Yürüme, konuşma, memeden ayrılma, bezden ayrılma, kendini beslemeye başlama gibi beceri, bilgi ve deneyimleri kazandıkça, büyüyüp geliştikçe kademeli olarak bağımsızlığını kazanır fakat çevreye karşı bir tedirginlik, şüphe içindedir. Ebeveynlerinin bu becerileri gelişim süreçlerine uygun olarak desteklemesi, özgün denemelerini yapabilmesi için fırsat ve ortam sağlaması ile önce özerk bir yapı kurar. Özerkliği kazanması, erken çocukluk dönemindeki bu bireyin ev içinde ve istekleri konusunda daha çok ısrarcı hatta bazen inatçı olmasını da beraberinde getirir. Çocuk bu denemeler ile ‘iletişim’ kavramını öğrenme girişimindedir. Yakın gelecekte yaşaması beklenen sosyalleşme, akran ilişkisi kurma gelişim basamağının ön becerisi olarak bu sürecin yaşanması doğaldır. Ebeveynin, çocuğun bağımlı olduğu bir birey olmaktan, danışılacak bir otorite olmaya doğru pozisyon değiştirmesi gerekir.
Bağımsızlığın temellerinin atıldığı bu dönemlerde bazen çocuğun yapısından bazen annenin tutumundan kaynaklı olarak bağımsızlaşma aşamaları zamanında gerçekleşmez ve anneye bağımlı yapıda çocuklar büyür. Bu yapıda çocuklarda sıklıkla görülen davranışlar şöyle sıralanabilir:
sadece anneleri ile sözel iletişim kurmak,
baba dahil olmak üzere, bir başka kişi ile iletişimde anneyi aracı kullanmak,
annesiz bir yere gitmeyi tehdit olarak algılamak,
kendisi ile iletişim kurulmak istendiğinde annesinin arkasına saklanmak, bu durumda anne ile göz göze iletişim kurmak,
annesiz karar verememek,
annesiz uyuyamamak,
okula uyum sağlayamamak,
sosyal ortamdan uzak kalmayı tercih etmek,
okulda parmak kaldıramamak,
küçük problemlere bile ağlayarak tepki vermek,
bebeksi davranışlar göstermek,… ve daha birçokları…
Üstelik bu davranışların gözlendiği çocukların hemen hepsi, bulundukları ortamın tadını çıkartmaya, diğer yetişkin/yaşıtları ile iletişim kurmaya can atmakta fakat bunu başaramamaktadırlar. Durumu gözlemleyen anne de çocuk da hem üzgün hem çaresiz hissedebilir. Bu duruma neden olan unsurlar olarak çocuğun yapısı annenin tutumunu sıralamıştım. Kimi çocukların yapısı, genetik aktarımlar da göz önünde bulundurularak, korkuya, kaygıya, duygularının yönetmekte zorlanacağı düzeyde yaşanmasına yatkın olabilir. Annenin tutumuna gelecek olursak; aşırı korumacı, çocuğun bakımını gelişmesini engelleyecek düzeyde yüklenen, yardım etmek yerine çözen, çözümü üstlenen, çocuğun ifade etmesine izin vermeden gereksinimini tahmin eden ve karşılayan, aşırı ilgisiz, hor davranan, hoyrat davranan, fiziksel temastan kaçınan, çocuk ifade ettiği halde ihtiyaçları konusunda rehberlik etmeyen yani aşırı ilgi ve ilgisizlik olarak ayırabileceğimiz her iki uçta bulunan ve çocuğu yok sayan tutumlar, çocuğun hayatta kalma güdüsü gereği anneye bağımlı hale gelmesine neden olacaktır. Annenin uygun davranışları, çocuğun yatkınlığını değiştirebilir.
Annelerin durumu düzeltmek, çocuğa ‘anneden ayrışma becerisini kazandırmak’ amacı ile en sık yaptığı hata, bir uçtan diğer uca geçmektir. Genellikle aşırı olumlu tutumlar ile başlayan süreç, ilgisizlik, ilgi göstermekten yorulma gibi olumsuz tutuma geçme şeklinde görülür. Çoğu zaman yeni bir aile ferdinin aileye katılması/annenin iş yaşamına geri dönmesi gibi aile içinde annenin yükünün artması veya annenin ‘iki kişilik yaşam’dan sıkılması ile anne ‘büyük’ çocuktan kendini idare etmesini aniden beklemeye başlar. Bu beklentilerde genellikle çocuğun takvim yaşı göz önünde bulundurulur. Takvim yaşı büyüse bile becerileri yaşına uygun gelişmemiş çocuğun bir sabah kalkıp da yaşından beklenen becerileri sergilemesi beklenemez. Yani durum sadece ‘anneden ayrışmak’ değil aynı zamanda ‘kendi olmak’ becerilerinin desteklenmesi gerekliliğidir. Annenin bu girişimi durumu çözmemekle birlikte daha da karmaşık hale getirir ve çocuğun duygu durumunda düşüşe neden olur. Yalnız kalan çocuk anneye iyice bağlanır.
Çocuğun bağımlı kişilik yapısı oluşturmaması için, gelişim dönemlerine uygun olarak becerilerinin desteklenmesi, övülmesi, yeni beceriler elde etmesi için teşvik edilmesi gerekir.
2 yaşın üzerinde, anneye bağımlı olan çocuklar için ailelerin olumlu ebeveynlik becerileri ve aile içi dinamikleri konusunda uzmanlara danışmaları, rehberlik almaları gelecekte yaşanması olası problemleri engeller. Erken yaşlarda, erken gelişim dönemlerinde durumun önüne geçilmez ise; çocuk bağımlı bir kişilik yapısı oluşturacaktır. Anneden sonra arkadaşına, şekere, alkole, hızlı araç kullanmaya, uyuşturucu maddelere, teknolojiye, çalışmaya kısacası her türlü bağımlılığa açık olacaktır. Bağımlılığın her türü kişinin yaşam akışını, bütünlüğünü ve nöro-gelişimini olumsuz yönde etkiler. Kişiler çoğunlukla bağımlılıklarının yönünü değiştirerek (bugün sigaraya yarın okumaya bağımlılık geliştirmek gibi) bağımlı olmadıkları konusunda kendilerini aldatma eğiliminde olurlar.